AKCAKOCA

AKÇAKOCA








Düzce'nin deniz kıyısı, Ankaralılar’ın yıllar önceki
ilk tatil yeri,
Karadeniz'in doğal yapısı ile ilgi çeken şirin ilçesi Akçakoca... Denizi, kumu, gün batımı, yöreye özgü mimarisi,
dağ çileği, fındıkları ile hafızalarda iz bırakan
Akçakoca,
kilometrelerce uzanan plajları, yemyeşil bitki dokusu, tarihi kalesi, mağaraları, şelaleleri, yaylaları, güler yüzlü insanları, yöresel ağız tatları ile
hayranlık uyandırıyor.


1950-55 yılları arasında tatil merkezi olarak öne çıkmaya başlayan Akçakoca’ya güzel bir yol ile giriyorsunuz. İlçe merkezinde sizi, benzerine rastlanmayacak mimaride modern bir cami karşılıyor. Görkemli yapının çevresi alışveriş merkezi olarak ilçenin en canlı noktasını oluşturuyor. Çevre düzenlemesi, yeşil saha ve park alanları ile dikkat çekiyor. Yeni yapılmış olan saat kulesi ve onu aynı meydanda oturup rahatça dinlenme imkânı sunan araba tekerlekli estetik banklar göz dolduruyor.

Meydandan sahil boyunca ilerliyor, kâh kağnı arabası tekerlekli banklarda oturup balıkçı barınağını seyrederek, kâh dalgakıran üzerinde yürüyerek Merkez Camii siluetli Akçakoca'yı bir de denizden görebilirsiniz. Sahilde dikkat çeken bir başka özellik ise, köylerde mısır koçanlarını saklamak, depolamak için yapılmış ahşap kulübelerin burada kafe olarak kullanılması.

Etrafına açılan rengarenk güneşlikler altında Karadeniz'in sahil kesimini zevkle seyredip, çaylarını yudumlayanlar farklı bir yörede olduklarını hissediyorlar. Akçakoca'nın sahil boyunca uzanan restaurant ve kafeleri asırlık çınarların olduğu gölgeli cadde sıralanıyor.Yazın turist yoğunluğunun artmasıyla cadde araç trafiğine kapatılıp gezinti ve yürüyüş alanı olarak değerlendiriliyor.

KARADENİZ İNSANININ AZMİ VE YARDIMSEVERLİĞİ

İlçede Osmangazi, Konuralp Bey, Akçakoca Bey, heykelleri dışında çeşitli simgesel anıtlar, çiçek havuzları ve kent mobilyaları görülüyor. Testilerden yapılmış bir kompleks, çiçekler arasında çeşitli aslan, tavşan gibi hayvan figürleri, fındık heykelleri, köylerde, kırsal alanlarda kullanılan çeşitli tarım araçları, arabalar, balkon tırabzanları, süslü köprücükler dikkat çekiyor. Kumsalın kıyısına set çekilerek iskeleye dönüştürülen balıkçı barınağı, Karadeniz balıkçılarının canlı renklere olan düşkünlüğünü yansıtırcasına liman içini renklendiriyor. Günboyu barınağa giriş çıkış yapan tekneler, ağlarını onaran balıkçılar, ziyaretçileri Akçakoca'nın fotoğraflarını çekmeye veya tablosunu yapmaya özendiriyor.

Akçakoca'da gün sabahın erken saatlerinde başlıyor. O saatlerde limandaki balıkçıların, tekne reislerinin hatta tüm liman çalışanlarının büyük bir dayanışma içinde çalıştığını görürsünüz. Eğer o gün denize bir tekne inecekse veya karaya çıkarılacaksa herkes elindeki işi bırakıp yardıma koşar. Adeta tek vücut olan liman çalışanları küçük bir toplantıyla iş bölümü yapıyor; tekneyi kaydıracakları ağaç gövdeleri getiriliyor, tekne altına dizilen yuvarlak gövdeli keresteler bir güzel yağlanıyor, tekne her iki yandan kalın halatlar sıkıca bağlanıyor, o halatlar çarklı makineye kilitleniyor. Sonra, tekneyi dik tutan, besleme görevli mertekler çekiliyor ve tek komutla tekne yüklenmeye başlanıyor. Tekne büyük olunca daha çok el ve güç istiyor. Düğümler zorlanıyor ve tekneye burundan kalaslarla kaldıraç yapılıyor. Karadeniz insanının azmi, imanı karşısında daha fazla diretemeyen tekne, itiş kakış ve güç gösterisi arasında suya indiriliyor. Tabii bu kavuşma sırasında komutlar, sesler, espriler birbirine karışıyor. Sahile açılan tüm sokaklar, açık hava kahveleri, butikler, hediyelik eşya dükkânları ile huzurlu bir çarşı görünümü sergilerken biz Akçakoca merkezinden ayrılıyor ve batıya doğru 3 km yol alarak tarihi kaleye uzanıyoruz.

TARİHİ

Bölgede yapılan kazılar sonucu bulunan antik eserlerin M.Ö. 1200 yıllarında Trakya yolu ile Anadolu'ya geçen Trak Kabilelerine ait olduğu tahmin ediliyor. Romalılar ve Bizanslılar döneminde Diapolis adını taşıyan Akçakoca XIII. asırda IV. Haçlı seferleri sırasında Cenevizliler’in eline geçmiş. Osmanlılar’ın Anadolu'ya gelmeleri ile başlayan dönemde, Türklerin akınlarına dayanamayan Ceneviz ve Bizanslılar yöreyi terk etmek zorunda kalmışlar. Akçakoca'nın zaptedilmesi 1323 yılında Orhan Gazi'nin komutanlarından Akçakoca Bey tarafından gerçekleştirilmiş. 1692'ye kadar Bolu Sancak Beyliği’ne bağlı bir voyvodalık halinde idare edilen Akçakoca, 23 Haziran 1934 tarihinde ilçe olmuş.

GEZİLECEK VE GÖRÜLECEK YERLER

Ceneviz Kalesi Mesire Alanı:

İlçe merkezine 3 km’lik mesafede olan Ceneviz Kalesi, Akçakoca’nın en bilinen tarihi mekanlarından biri. Kale 1112’li yıllarda Cenevizliler tarafından ticaret gemilerine yol göstermek amacıyla yapılmış bir yapıt. Şu anda belediye tarafından mesire alanı olarak işletilen Ceneviz Kalesi insanların hoşça vakit geçirebilecekleri ve denizin tadını çıkartabilecekleri turistik bir yer haline getirilmiş.

Çuhallı Çarşı Plajı:

Akçakoca’nın girişinde sahil yolunun yanında merkeze çok yakın mesafede bulunan Çuhallı plajı konumu, çevre düzenlemesi ile sahil kordonunda sabah-akşam yürüyüşleri için güzel bir yer. Plajdan Ayazlı kayalıklarına çıkılıp, gün batımını izlerken soluduğumuz temiz hava anlatılmaz sadece yaşanır diyebiliriz. Burada ayrıca tenis, basketbol, plaj voleybolu ve su sporları ile çeşitli spor aktivitelerinin yapılacağı yerler mevcut. Kafeteryalar, büfeler, barların sahil önlerinde muntazam bulunan şezlong, şemsiye, yiyecek ve içecekler ile tatilcilere çok uygun fiyatlarda hizmet sunuyor.

Bagen Beach Club’ın içinde bulunan yabani kavak ağaçlarının gölgesindeki parkta yapay şelale ve havuz, çocuk parkı bulunuyor. Çimenlerin üzerinde bulunan yer minderlerinde, masalarda ve banklarda piknik yaparak denizin tadını çıkaranların aldığı keyfi gülen yüzlerden anlayabilirsiniz.

Cumayanı Mesire Alanı:

İlçe merkezinden 3 km uzaklıkta olan Cumayanı Mesire Alanı Arabacı köyü yolu üzerinde, Göktepe Köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Burada asırlık çınar ağaçları, Evliya Camii, Ahmet Dede Türbesi ve Selçuklular’dan kalma bir hamam kalıntısı yeralıyor.

Aktaş Şelalesi:

Şehir merkezinden 12 km’lik bir mesafede olan Aktaş Şelalesi, yeşil bitki örtüsünün içinde pırıl pırıl suyuyla, insanları hem dinlendiren hem de etkileyen bir doğa harikası. Şelaleye giden yolda yürüyerek yapacağınız yolcukta bütün yorgunluğunuzu atacaksınız, bu yolculukta fotoğraf makinenizi almayı sakın unutmayın.

Balıkçı Barınağı:

Gün doğumuyla birlikte kaptanların “ya nasip, rasgele” diyerek motorlarını çalıştırıp denize açıldıkları barınakta şu dönemde olta ile balık tutmak serbest. Akşama doğru ise burası, denizdeki irili ufaklı teknelerle dolan eşsiz bir yer haline geliyor. Buradan bakmanın keyfini yaşarken, kim bilir balık tutanlar nasıl keyif alıyorlar. Limanda bulunan balık restoranlarında denizden çıkan taze balıkları yemek neredeyse her gün mümkün. Malum, burası batıda da olsa Karadeniz’in yağmur ve fırtınası zaman zaman etkili oluyor.

Limanın etrafında bulunan aileler çocuklarıyla birlikte oltalarını alıp, balık tutarak stres atıyorlar. Bu dönemde en çok istavrit avlandıklarını söylüyorlar, bizlerde “rasgele” diyerek oradan ayrılıyoruz.

Sarıyayla Şelalesi: Merkezden 13 km’lik mesafede bulunan bu şelale yine doğayla baş başa kalabileceğiniz ve görüntüsüyle adeta büyüleneceğiniz bir yer.

Fakıllı Mağarası:

Şehir merkezinden 8 km uzaklıktaki Fakıllı Köyü’nde bulunan mağara, yaklaşık 4 km uzunluğunda. Mağaranın en önemli özelliği farkı renk ve boyutlardaki sarkıt ve dikitleridir. Ayrıca bu mağaranın astım hastalıklarına iyi geldiğine inanılıyor.

Merkez Camii:
Ziyaretçilerin ilgisini çeken ve görmeden Akçakoca’dan ayrılmadıkları Merkez Camii mimarisi ile öne çıkıyor. Farklı yapısı ile Merkez Camii’nin ünü Pakistan’daki camiden sonra geliyor. Mimarlığını Ergün Subaşı’nın yaptığı Merkez camiinin inşaatında halkın katkısının büyük payı olmuş.

Akçakoca Plajları:

Akçakoca’nın yeşil bitki örtüsü altında 35 km. uzunluğunda kumsalı ve eşine az rastlanır Çuhallı plajı, Melenağzı Köyü plajı, Karaburun plajı, Çayağzı Kumpınar Mevkii Akkaya Köyü plajı ve Edilliağzı plajı bulunuyor. Deniz kıyısında gezinti yapmak isteyenler için, yatla ilçeyi denizden görme imkanı da var.

Çınar Caddesi:

Adından da anlaşıldığı gibi çınar ağaçlarının altında poyraz rüzgarlarının estiği yaklaşık 1 km. uzunluğunda bir caddedir. Çınar Caddesi’nde kafeler, dondurmacılar, gözlemeciler ve el emeği yöresel hediyelikler satan stantlar bulunuyor.

Cadde yaz boyunca akşam 20:30’dan sonra gece 01:30’a kadar trafiğe kapatılıyor. İlçede birçok otel, kamping alanları ve restoranlar bulunuyor. Av dönemine göre hamsi, torik, palamut, kalkan, kofana, lüfer, çinokop, barbun, kefal, zargana, mezgit, istavrit denizden ‘canlı canlı’ geliyor. Bunların yanında yöresel olarak laz böreği, melengüç çiçeği tatlısı, bal – kaymak , fındık çorbası, fındık helvası, fındık lokumu, mısır ekmeği, hamsili ekmek, pancarlı pide, tarhana çorbası, yaprak sarması, etli dolma, erişte, gözleme, bazlama, gaygana, karalahana Akçakoca’nın lezzetli yemeklerindendir. Özellikle Ramazan ayında çokça tüketilen susamsız simidi, suda haşlayıp keş ve tereyağ ile kavurduktan sonra yeniyor. İlk olarak 1995 yılında belediyenin öncülüğünde başlatılan, Uluslararası Akçakoca Turizm Kültür ve Fındık Festivali bu yıl 21 – 23 Temmuz 2006 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Festivalde ilçenin kültürel zenginlikleri, sergi, panel, konferans, yerli yabancı folklor gösterileri, çeşitli yarışmalar, festival boyunca akşamları konser veren ünlü sanatçılar ve havai fişek gösterileri yapıldı ve festivale katılanlar doyasıya eğlenme fırsatı yakaladı.

Gün Akçakoca’da yeşil ve mavinin ardından geceyle barışık ve umutla yeni şeyler getirmenin sevinciyle doğar. Gün batımı ise, bu görüntüye şahit olanların tüm kederini alıp götürecek kadar büyüleyicidir. Bilirsiniz, bazı şeyler yaşanır anlatılmaz. Gelin birlikte yaşayalım bu rüyayı hem de hiç uyanmadan…

AKÇAKOCA BELEDİYESİ
Tel: (0380) 611 41 10
Yazı: Selda BEBE

0 Comments:

Post a Comment