KARABURUN







İZMİR'DE SAKLI
BİR CENNET:


KARABURUN
İzmir Körfezi’nin girişinden güneyine kadar geniş bir alana yayılan, üç yanı denizle çevrili Karaburun Yarımadası adeta İzmir’in saklı kalmış bir cennet vadisi. Sanki burası bütün güzellikleri potasında eriterek kendi zamanını oluşturmuş. Bu cennette sessizliği, huzuru ve gürültülü şehir yaşantısında bulamayacağınız değerleri bulabilirsiniz. Gelenekleri, şifalı otları, faunası ve mitolojik değerleriyle Karaburun gerçekten gizli kalmış bir Ege cenneti...


YARIMADALAR ZİNCİRİNİN SON HALKASI:
KARABURUN

Karaburun, aslında yarımadalar silsilesinin son ve uç halkası. Anadolu yarımadasının batısı olan Ege Bölgesi’nin Ege Denizine uzanan çıkıntılı Urla Yarımdası’nın en kuzey bölümü Karaburunu oluşturuyor. Karaburun’un güneyinde Çeşme, doğusunda ise Urla bulunuyor. İzmir’in en küçük ilçesi olan Karaburun, bir belde ve 13 köye sahip.

İzmir Körfezi’nin kuzey ve batı kıyıları manzaralı koylar, iskeleler ile bir şerit şeklinde uzanır. Bu manzarayı tamamlayan ise çok sık karşılaştığımız koylar: Sıcağıbükü, Kumburnu, Çatalkaya Körfezi, Mordoğan İskelesi, Ardıç, Kaynarpınar, Boyabağı, Akbük, Eşendere, Olcabük, Bodrum, Karaburun İskelesi, Yeniliman, Denizgiren, Karareis, Kocadere ve Gerence’dir. Karaburun'da herhangi bir yerleşimin söz konusu olmadığı Büyük Ada, Uzun Ada, Göyne ve Bayta (Goni) Adaları bulunuyor. Karaburun köyleri tepelerin yamaçlarına ya da daha içerilere kurulduğundan denizden ulaşım için neredeyse her köye bir iskele yapılmış. Bazı yerlerde ise iskele yerleşimleri köylerden daha büyüyerek yeni merkezler haline gelmiş. Örneğin Mordoğan aslında bir iskele alanı iken önemli bir balıkçı kasabası olmuş.

Karaburun Yarımadası yakın bir tarihe kadar coğrafi zorlukları ve ulaşım olanaklarının azlığı nedeniyle ulaşılması zor olan bir yöre olarak kalmıştı. Bu ise, köylerde yaşayan insanların yüzlerce yıldır devam eden gelenek ve göreneklerine Anadolu’nun diğer yörelerine nazaran bir parça daha bağlı kalmasına sebep olmuş. Uzun yıllardan beri süregelen ekonomik kriz her ne kadar eski tarz görkemli düğün ve bayram kutlamalarına artık el vermiyorsa da, Karaburun Yarımadası’ndaki köylerde hoş ve yaşatılmasına değer gelenekler sürdürülüyor. Gelenek, yöre insanının ruhunda tekrar tekrar dile geliyor, hoş bir selamla sizi karşılıyor. Geleneğin hakim olduğu bu yörede dantel, nakış gibi el emeği göz nuru eserler ile doğal ürünlerden ve şifalı bitkilerden hazırlanmış ürünler alışveriş için yeni seçenekler sunuyor. Ulaşım zorluğu nedeniyle burası Ege’nin diğer yörelerine göre fazla turist gelen bir bölge değil. Bu nedenle sessizliğini ve güzelliğini hala koruyor.



YEŞİLİN ŞİFALI ELİ, YABAN YAŞAMI VE ADA MARTISI

Karaburun gerek bitki örtüsü gerekse de hayvan türleri ile hem Akdeniz’in hem de Ege’nin zenginliklerini içinde barındırıyor. Bölgesel bazı değişiklikler göstermekle birlikte bitki örtüsünü çoğunlukla deliceler, kocayemiş, sandal, menengiç, kermez meşesi, tesbih, akça ağaç, sakız, laden gibi bitkiler oluşturuyor. Bu bereketli topraklar tipik Akdeniz bitkilerini bile yöresel unsurlarla daha güzel hale getiriyor. Örneğin; zeytinde "Hurma"yı, çiçekte "Nergiz"i, sebzede "Enginar"ı, kendine has özellikleriyle sadece bu yarımadada bulmak mümkün. Yüzlerce şifalı otu, onlarca çeşit kekik ve adaçayını, doğanın eşsiz hediyesi yüzlerce kır çiçeğini, Karaburun Yarımadası topraklarının bereketiyle yetiştiriyor. BuraSI da şifalı otlar açısından oldukça zengin bir yapıya sahip. Yarımada'da yetiştiği bilinen ve bugün fitoterapik değeri olan yaklaşık 47 tür şifalı ot var. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bu tür şifalı bitkilerden sadece birkaçı.


Zeytinde "Hurma"yı, çiçekte "Nergiz"i, sebzede "Enginar"ı, kendine has özellikleriyle sadece bu yarımadada bulmak mümkün. Yüzlerce şifalı otu, onlarca çeşit kekik ve adaçayını, doğanın eşsiz hediyesi yüzlerce kır çiçeğini, Karaburun Yarımadası bünyesinde barındırıyor.


Karaburun, faunası itibariyle de çok zengin bir yarımada. Burada çok değişik ve ender hayvan cinslerine rastlamak hiç de zor değil. Yaban domuzu, tilki, sansar, su samuru, porsuk, tavşan, sincap, yırtıcı kuşlar (kartal, şahin, doğan... gibi), çok sayıda çeşitli böcek ve kelebekler, tatlı su kaplumbağaları ve yengeçleri, bukalemun, kertenkele ile değişik av kanatlıları gibi çok geniş bir doğal yaşam yelpazesi var. Yarımada olur da deniz ürünleri de unutulur mu! Ege Denizi’nde görülen tüm balık ve canlı türlerini Karaburun Yarımadası’nın çevresinde bulmak mümkün. Deniz hayatının devamlılığı için uygulanan sıkı denetim ile denizlerdeki bereket eskiye oranla daha da artmış.

Karaburun Yarımadası’nın sahip olduğu tüm bu kara ve deniz canlıları son derece önemli bir zenginlik teşkil ediyorsa da, içlerinde belki de en önemli yaratık nesli tükenmeye yüz tutmuş olan Ada Martısı’dır. Tüm dünyadaki sayıları 500 olan Ada Martılarının 100’ü burada yaşıyor. Yarımada kıyılarında bulunan çok sayıdaki mağara, foklar tarafından doğum amacıyla kullanılıyor. Yabanıl hayatın burayı mesken seçmesi ile Karaburun, ekolojik denge açısından büyük önem kazanıyor.


HOMEROS, MİMAS VE NARSİSUS

Mitolojik hikayelerin neredeyse tümü Ege’de geçer. Tanrılar burada savaşır, kahramanlar burada karşılaşır ve buralara gömülür. İlçede yapılan arkeolojik kazı çalışmaları ile ulaşılan eserler de buraya yerleşimin ne kadar eskilere gittiğinin işaretlerini veriyor. Antik hikayelerin çoğunu bize anlatan, İlliada ve Oddise’nin yaratıcısı ünlü antik şair Homeros da bu topraklarda doğdu ve yaşadı. Homeros’un bugün Yunan edebiyatı olarak okunan eserleri hep Anadolu’nun, yaşadığı toprakların hikayesidir. Karaburun eski adı Mimas’la Yunan Mitolojisi’nde de sıkça yer alır. Homeros'un ünlü eseri "Oddysea"'da Rüzgarlı Mimas (Windy Mimas) olarak geçen "Mimas Dağı", bugün Bozdağ diye adlandırdığımız dağdır. Bu dağın eskiden Mimas olarak adlandırılmasına neden olan hikaye ise söyler: Tanrılarla savaşan gigantların (devler) başında yer alan ve tanrı Zeus'u çok zorlayan Mimas isimli dev, üzerine erimiş demir, çelik ve bakır dökülerek öldürülür ve bir daha uyanmaması için bu dağın altına gömülür. Ayrıca, Karaburun Yarımadası'nın ne denli rüzgar aldığı ve tarih boyunca bu rüzgarı kullanarak, sayısız değirmenler yapıldığı düşünülürse aradaki ilişki kolayca kurulabilir. Yakın bir gelecekte bu özelliğin, "Rüzgar Enerjisinden" yararlanılarak elektrik üretilecek projelerin hayata geçirilecek olması da bu ilişkinin günümüzdeki devam ettiğini gösteriyor.


İlliada ve Oddise' nin yaratıcısı ünlü şair Homeros, yine bu topraklarda doğmuş ve yaşamış. Yunan Mitolojisine göre Tanrıların tanrısı Zeus' un kıskanç karısı Hera, çapkın kocası Zeus'un ölümlü kadınlar ve tanrıçalarla ilişkilerini gözetlemek ve kendisini haberdar etmek üzere, yüksek tepelere iki gözcü yerleştirdiğinde; bunlardan biri olan İris'i (Thaumantia da denilen İris, tanrıların habercisi olan tanrıçadır) de Mimas'a göndermişti. Bugünkü İris Gölü adını buradan almıştır.


Nergiz çiçeğinin de böyle bir mitolojik hikayesi vardır. Narsisus'un adını alan Nergiz çiçeği sadece Karaburun Yarımadası'nda yetişiyor. Yunan Mitolojisine göre Tanrıların tanrısı Zeus' un kıskanç karısı Hera, çapkın kocası Zeus'un ölümlü kadınlar ve tanrıçalarla ilişkilerini gözetlemek ve kendisini haberdar etmek üzere, yüksek tepelere iki gözcü yerleştirdiğinde; bunlardan biri olan İris'i (Thaumantia da denilen İris, tanrıların habercisi olan tanrıçadır) de Mimas'a göndermişti. Yarımada’daki İris Gölü belki de adını buradan almıştır. Kahramanların ve hikayelerin adı değişse de bugün bu hikayeler farklı isimlerle ve anlatışlarla dilden dile yörede devam ediyor. Belki Homeros’un bir hikayesini bir çobandan dinlersiniz. Kim bilir!


NASIL GİDİLİR?

Karaburun ilçe merkezi, İzmir’e Urla İlçesi üzerinden 100 km uzunluğundaki bir yolla bağlanıyor. İzmir-Balçova semt garajından, yazları yarım saat, kışları ise 1 saat ara ile otobüs seferleri bulunuyor.

KARABURUN – MORDOĞAN Otobüs Terminalleri Tel.:
İZMİR: (0232) 277 77 57
KARABURUN: (0232) 731 40 22
MORDOĞAN: (0232) 737 81 39
Yazan: Fatoş VAYNİ

0 Comments:

Post a Comment