Mardin savur




SAVUR
MARDİN
İçinde Bir Mardin










Dağın eteklerinden akan Savur Çayı’nın hayat verdiği, güzelleştirdiği bir yer burası. Mardin’i bilenlerin Küçük Mardin diye bahsettikleri bir ilçe olan Savur, yamaca doğru uzanan hükümran konumu ile binalardaki mükemmel taş işçiliğine hayran olunacak şirin bir yöre. Taş sokaklar arasında, Mezopotamya kavimlerin izlerini süreceğiniz bu tarihi dokuda, yaşama dair güzel tatları keşfedebilirsiniz.





Savur'un sokaklarında gezerken kendinizi mistik bir dünyada hissedersiniz... Geçmişi Hititler'e kadar uzanan bu yörenin tarihi de kendisi gibi zengin. Yörede bulunan kalıntılar ilk yerleşimin Hititler döneminde başladığına işaret ediyor. Hititlerden Osmanlı'ya kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Asurlular, İskitler, Babiller, Persler, Makedonyalılar, Abbasiler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Artuklular, bu yörenin bereketli topraklarında yıllar boyu hüküm sürmüşler. Bizans döneminde Sasaniler ile Savur bir sınır kenti olmuş.

Selçuklu egemenliğinden sonra Artuklular'ın eline geçen Savur, XV. yüzyılda Karakoyunlular ile Akkoyunlular arasında sık sık el değiştirmiş. XVI. yüzyılda Safeviler hakim olmuş. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında, 1517'de Osmanlı topraklarına katılmış. XX. yüzyılın başlarında Diyar-ı Bekir vilayetinin Mardin sancağına bağlı bir kaza konumunda iken Cumhuriyet döneminde ilçe konumunu sürdürmüş.

KRAL STAOR’NUN YERİ

Peki Savur adı nereden gelmiş? Asur Kralı Adadninari İ.Ö. 1300 yılında Kuzey Suriye’nin büyük bölümünü aldığı seferinde Şuru kentinden söz edilmekte, bu kentin de Savur olduğu ileri sürülüyor. Ayrıca II. Asurnasirpal İ.Ö. 883-859 yıllarında Asur egemenliğini Fırat’ın ötesine taşımak için uğraşırken Şuru kentinde bir isyan çıktığı ve Habur bölgesine sıçrayan bu isyanın üzerine gittiği Şuru’nun da Savur olduğu bazı araştırmacılarca saptanmış.

Bizanslılar’ın Justinianus döneminde Tur Abdin’de yaptıkaları imarlar arasında Sauras olarak anılan Savur’un da adı geçiyor. Partlar’a baş kaldıran Sasan Hanedanı’ndan Ardeşen, yönetimi devirerek Sasani devletini kurdu ve bu bölge egemenliği için Romalılarla savaştı. Ardeşen’in ölümünden sonra Sasani Devleti'nin başına oğlu Şapur geçti. Suriye, Klikya ve Kapadokya’yı yağmaladı. Kent, bir adı da Staor olan bu kralla anılmış. Büyük bir ihtimalle Staor’a ait veya Staor’un yeri anlamına gelen Staore adının kökleri buradan geliyor…
ZAMANA MEYDAN OKUYAN KONAKLAR

Savur'un taş konakları zengin bir geçmişin mirasçısı. Her biri, birbirini selamlayan, zamana karşı meydan okuyan ve tüm gösterişiyle Savur Vadisi'nden haber soran konaklar... Kabartmalı ve yüksek tavanları, oymalı pencereleri, dut ağacından kapıları, yüksek duvarlı avlularıyla göz alıyor Savur Konakları.

Bir tarafta konaklar bir tarafta Savur Vadisi’nin yeşilliği, güzel bir manzara ile tamamlıyor birbirini. Vadiye hayat veren Savur Çayı boyunca uzanan uzun kavaklar sanki sonsuzluğa kadar devam ediyor. Tarih boyunca bölgede kavak ticareti oldukça yaygın bir iş olmuş. Asurlular döneminde Savur’dan Musul’a kavak ticareti yapılıyormuş. Anlatılanlara göre, kavaklar Dicle Irmağı’na taşındıktan sonra şişirilen deri tuluklar üzerine istif edilerek Hasan Kaf’li (Hasankeyf) usta salcılar yönetiminde Musul’a götürülüp pazarlanırmış. Bu iş Savurlulara yüklü miktarda para kazandırmış. Kavak ticareti Savur’un büyük gelir kaynağı arasında önemli yer almış. Günümüzde az da olsa halen kavak ticareti yapılıyor.

DİNLERİN KARDEŞLİĞİ

Dağı dört bin yandan çevrelemiş evler adeta özenle yerleştirilmiş gibi. Eskiden kilise olan yapılar şimdi cami olarak kullanılıyor. Tüm binalardaki muhteşem taş ve ahşap işçiliği bu tarihi eserlerde de görebilirsiniz. Eskiden aynı eksende yer alan bir cami ve bir kilise varmış. Bunlar adeta birbirini selamlıyor. Dinlerin kardeşlik içinde birlikte yaşandığı günlerin en güzel göstergesi bu birbirini selamlayan cami ve kilise...

Savur yolculuğumuz boyunca en sık karşılaştığımız şeylerden biri de tahtlar! Her evin damında mutlaka bir iki tane taht görürsünüz. Yazın kavurucu sıcağında uyumanın en lüks yoludur bu tahtlar... Konaklardaki muhteşem işçilik ve özen aynı şekilde tahtlarda da göze çarpıyor.
SÜRYANİ KÖYLERİNİN DERİN SESSİZLİĞİ

Doğu’nun gizemli havasını yaşamak için mutlaka Süryani köyleri de görülmeli. Bu köylerin bazılarında yerleşim hala mevcut iken, bazıları yalnızlığa mahkum edilmiş gibi... Bunlardan biri de Dereiçi Köyü (Mor Yuhanın)... Savur'a beş kilometre uzaklıkta yer alan Süryani köyü olan Dereiçi Köyü şimdi sessizliğini koruyor. Evlerin çoğu terkedilmiş, sadece dört hane kullanılır durumda. Burada yaşayan ailelerin çoğu yurtdışına göçmüş. Köyde bulunan kiliseler önemli tarihi eserler arasında yer alıyor.

Savur’un bereketli topraklarında pekçok tarım ürünü yetiştiriliyor. Ceviz, üzüm, meyve, badem...

Belki inanmayacaksınız fakat, çayın olduğu bölümlerde kavaklarla kardeşçesine fındık ağaçları bile yetişiyor. Son yıllarda dere kenarına kurulan alabalık tesislerinde balık üretimi de yapılıyor. Ayrıca dere kenarındaki turistik işletmeler sizi otantik bir atmosferde ağırlıyor. Buradaki tesisler evdeki konforunuzu aratmayacak kalitede... Çünkü sizi tamamen bölgenin yöresel ve doğal özellikleriyle karşılıyor. Domates, salatalık bahçeden koparıldığı gibi masanıza getiriliyor. Hatta balıklar bile özel yem verilmeden çayın içindeki doğal besinlerle besleniyor. Savur'un kırmızı eti de çok leziz ve hafif. Buna bir de yörenin misafirperverliği ve sıcakkanlılığı eklenince; tadına doyulmaz bir muhabbet çıkıyor karşınıza. Savur, okur yazar oranının çok yüksek olduğu ilçelerin başında geliyor. Eğitimli yöre halkı değerlerinden çok şey kaybetmiş diye düşünebilirsiniz. Ama, Savur'da misafirperverlik geleneksel değerini koruyor. Hatta yöre halkının aşırı ilgisinden sıkılabilirsiniz.
BUMBAR YEMEDEN DÖNMEYİN

Mardin deyince akla gelen ilk yemeklerden olan Bumbar, Savur'da da vazgeçilmez bir yemek. Bu yemeği mutlaka tatmak istiyorum derseniz Hacı Abdullah Bey Konağı'nı tavsiye ediyoruz. Bumbar dışında Bellov denilen yumurtalı kısır olarak tarif edebileceğimiz yemek de yörenin gözde yemekleri arasında... Bağbozumunun en güzel yaşandığı yerlerden biri de Savur. Ekim ayında yolunuz buraya düşerse bu şenliği mutlaka yaşayın. Özellikle pestil, cevizli sucuk, bademli sucuk'un yapıldığı bu bağbozumu dönemi, yörenin en özgün geleneklerinden biridir. Kalan üzümler de Dereiçi Köyü'nde bulunan şarap fabrikasında değerlendiriliyor.

NASIL GİDİLİR?

S
avur'a gitmek için Mardin’e, oradan dolmuşlarla Savur’a geçebilirsiniz. Ayrıca, Diyarbakır'dan da Savur'a gitmek zor değil. Diyarbakır Savur arası iki saat. Mardin'e 47 km uzaklıkta olan Savur'a Mardin merkez'den saat başı dolmuşlar kalkıyor. Savur'un en gözde konaklarından olan Hacı Abdullah Bey Konağı ilçenin en tepesinde yer alıyor.

Anlatılanlara göre ailesinin kökleri Hz. Muhammed'e kadar uzanan, Bağdat'tan gelen Hacı Abdullah Bey, Savur'a yerleşerek bu konağı yapmış. Şu anda torunları bu konağı ayakta tutuyor. Bu konak aynı zamanda pansiyon olarak da hizmet veriyor. İsteyen aileler burada konaklayabilir ve yöresel yemekleri tadabilir.

Hacı Abdullah Bey Konağı Tel: 0 482 571 22 47
Yazı: Fatma Vayni
Fotoğraf: Fuat Şahin

0 Comments:

Post a Comment