VAKIFLI










VAKIFLI
Anadolu'nun son Ermeni köyü






Kültürler mozaiği Anadolu'nun son Ermeni Köyü VAKIFLI, Hatay'ın Samandağ İlçesi'nde Musa Dağı'nın eteklerine kurulmuş. Köy gittikçe azalan nüfusuna karşın, tarihi konumu itibariyle her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Kültürel, sosyal ve ekonomik olarak bir dönüşüm geiren Vakıflı köyü, topraklarının bereketi kadar ve kültürel zenginliklere de sahip.



Anadolu’nun son Ermeni köyü Vakıflı, Ermeni kültürünün Anadolu’daki son temsilcileriyle varlığını Hatay’da sürdürüyor. Köy halkı hem kültürlerinden günümüze kalanı yaşatıyor, hem de organik tarımla bölgeye önemli bir ekonomik kaynak sağlıyor. İşte kültürel ve ekonomik yönleriyle Musa Dağı eteklerindeki 30 haneli Anadolu’nun son Ermeni köyü Vakıflı...


Vakıflı Köyü Antakya’nın çok renkli ortamının Samandağ’daki bir halkası. Samandağ özellikle Arap, Türk ve Ermeni vatandaşların yaşadığı kozmopolit bir ilçe. Köyler ve mahalleler birbirinin içine öyle geçmiş ki; ne zaman hangisine girdiğinizi anlayamıyorsunuz. Tabelalar yabancılar için hazırlanmış. Yoksa burada komşulukta sınır yok. Samandağ merkezinde ve çevresinde farklı inanç ve kültürel değerlere sahip vatandaşlar hep birlikte barış içinde yaşıyor. Samandağ merkez meydanı her zaman tıklım tıklım araç ve yaya trafiği ile dolu... Buradan 3-4 km uzaklıktaki Vakıflı Köyü’ne gitmek için ara yollardan ilerliyoruz. Yol Çevlik’e karşıdan bakan Musa Dağı’na doğru süzülürken, etrafımız doğanın yeşil örtüsüyle sarılıyor. Bir de portakal ağaçları ile meyve bahçeleri bereketli topraklarda olduğumuzu fısıldıyor bize.



HOŞ GELDİNİZ

Köylerden geçerek, sonunda Vakıflı Köyü’nün girişine ulaşıyoruz. Girişte yazılı ‘Hoşgeldiniz’ tabelasının hemen yanında bu köyde organik tarım yapıldığını gösteren yazılı levhayı görüyoruz. Vakıflı, Akdeniz’in en doğu sahili Çevlik’e yükseklerden bakıyor. Kuşbakışı tüm Çevlik ve Suriye ile sınırı çizen Kel Dağı’nı görebiliyorsunuz. Diğer karşı tepelerde ise, Titus Tuneli ve Kaya Mezarları ve Zeus adına yapılan Dor Mabedi yükseliyor. Vakıflı Köyü, 200 yıllık tarihe sahip olmasına karşın, buradaki Ermeniler’in varlığının 1200 yıl gerilere kadar gittiği söyleniyor. Bu topraklar II. Mahmut dönemine kadar Yoğunoluk Köyü’nün toprakları olarak kullanılmış. Daha sonra II. Mahmut burayı Muhail adında bir Hristiyan Arap’a vakfetmiş. Adı ‘Vakıflı’ya dönüşen köyde yaşayanlar, 1. Dünya Savaşı yıllarında can güvenlikleri olmadığı için Musa Dağı’na sığınmışlar. O zamanlar Musa Dağı eteklerindeki 22 köyden 7’si Ermeni köyüymüş. Daha sonra İngiliz ve Fransızlar gemileriyle Mısır ve Ürdün’e gitmişler. Ancak, savaş bittikten sonra birçok Ermeni, Vakıflı’ya geri dönmüş. 1918’den 1939 yılına kadar 20 yıl boyunca Hatay ve Vakıflı Köyü Fransız yönetimi altında kalmış, 1938-39’da da Hatay Cumhuriyeti’ kurulmuş. Vakıflı Köyü’nde yaşayanların büyük bölümü 1939’da Hatay, anavatana katılınca buraları terketmiş. Zamanla köyün topraklarının önemli bir bölümü Milli Emlak’a geçmiş. Eskiden Ermenilerin yaşadığı diğer köylere Türkmenler yerleştirilmiş, böylece Ermeniler’in yaşadığı yer olarak sadece Vakıflı Köyü kalmış.

Köyün nüfusu sürekli azalıyor. Gençler okumak için büyükşehirlere ve yabancı ülkelere gitmişler ve geri dönmemişler. Bugün köyün yaş ortalaması 60-70’lerde. 1940’larda bölgenin en büyük köyü olan Vakıflı’nın nüfusu 1964’te 320’ye bugün ise 140’lara kadar düşmüş. Ancak yapılan yatırımlarla turizm döneminde köyün nüfusu artıyor. Büyükşehirlere veya başka ülkelere yerleşenler tatillerde Vakıflı’ya gelerek köyün nüfusunu ikiye katlıyor, hatta 500’ü geçiyor. Vakıflı birçok köyü göre daha gelişmiş bir yapı gösteriyor. Bir yandan eski mimarisini koruyup restore etmiş, diğer yandan ulaşım ve konaklama olmak üzere birçok sosyal tesisi inşa etmiş. Harabe halindeki eski evlerden bazıları pansiyona dönüştürülmüş. 1890 yılında yapılan tarihi kilise, 1996 yılında yıkılıp, orjinal malzeme ve el işçiliği ile yeniden yapılmış. Kilise, taş işçiliği ile güzel bir mimari örnek. Paralel iki çan kulesi, kiliseyi benzerlerinden farklı kılıyor. Köyde papaz olmadığı için bayramlar ve dini günler için İstanbul Patrikhanesi’nden papaz geliyor.

ORGANİK TARIMDA ÖRNEK KÖY

Köy muhtarı Berç Kartun bize köyü gezdirirken her evin portakal ve nar ağaçlarıyla süslü bahçelerini işaret ederek, köyün hala tarımdan geçindiğini söylüyor. Geleneksel tarımı hiç bırakmayan köy, 2004 yılından itibaren tamamen organik tarıma geçerek büyük bir gelişim göstermiş. Özellikle buraya özgü ‘Mayıs’ denilen portakallar piyasada büyük rağbet görüyor. Kurdukları kooperatif ile ihracaatta büyük firmaları bile zorlayan Vakıflı, geçen yıl İhracatın Yıldızları ödülünü de aldı. Geçen yıl 158 dönümlük arazide organik tarım yapılarak tam 1000 tonluk ihracat gerçekleştirilmiş.

Vakıflı’da sokakta, bahçede ve kapılarda bizi hep yaşlı yüzler karşılıyor. Yılların derin çizgiler bıraktığı yüzlerde hafif bir tebessüm görüyoruz. Yaklaşıp selamlaştığımızda hemen birşeyler ikram etmek istiyorlar. Meyve ağaçları ile donatılmış bahçe içinde dalından koparıp nar ve portakal getiriyorlar. Arsak ve Araksi Silahlı çiftinin evleri tarihi kilisenin tam karşısında. Aslında bahçelerinden kilisenin fotoğrafını çekmek için merdivenlerinden çıkmıştım ama bir ‘merhaba’ ile başlayan sıcak bir sohbete daldık. Arsak amca 87 yaşında olmasına karşın hala dinç. Eşi Araksi teyze de güleryüzünü hiç eksik etmiyor. Çocukluğunu ve gençliğini sorduğumuz Arsak Amca, yoksulluktan bahsetmeye başladı: “1914’te doğdum. Benim gençliğimde fukaralık vardı. Ancak o zamanlar burada yaşayan daha çok insan vardı, kalabalıktık”. 57 yıllık eşi Araksi Silahlı ise onun akrabasıymış. Nasıl evlenmeye karar verdiniz dediğimizde Araksi Teyze gülmeye başlıyor: “Beni şarkıyla kandırdı, sesi çok güzeldi. Ayrıca akrabamızdı”. İkisinin 7 çocuğu olmuş, şimdi bazıları Fransa ve Almanya’da yaşıyormuş. Birisi de İskenderun’daymış. “Onları özlemiyor musun?” diye sorduğumda çocuklarının ve onlardan olan 18 torununun Haziran ayının ikinci Pazartesi günü kutlanan Meryem Ana Yortusu’nda Vakıflı’ya geldiğini ve tüm ailenin buluştuğunu öğreniyorum. Ayrıca çocuklarının yanına gidip geliyorlarmış, Fransa ve Almanya’ya da gitmişler.

BİR GELİNİM MÜSLÜMAN

Gönüllü rehberliğimizi yapan muhtar Merç Kartun bizi köyde gezdirirken doğaya verdikleri önemi tekrarlıyor: “Doğal, organik tarım ve turizm köyümüzün önemli gelir kaynakları. Biz yeşile çok önem veriyoruz. Her çocuğa 2 fidan verip, dikiyoruz ve adlarını yazıyoruz. Böylece yıllar geçse de buraya bağlı kalıyorlar, gelip ağaçlarına bakıyorlar. Toprak hem ağaçları hem bizleri buraya bağlıyor” Köyün en yaşlısının yanına götürüyor bize. Avadis Demirci ile o zaman tanışıyoruz. 91 yaşındaki Avadis Dede yaşlılıktan şikayet ederek geçmiş günleri anlatıyor: “El, ayak tutmaz oldu. Bu ayaklar zamanında yürüyerek buradan İskenderun’a kadar gitti. Ben seferberlik zamanında burada doğmuşum. Yaşanan olaylar nedeniyle Fransızlar bizi Mısır’a Port Sait Limanı’na götürmüş. Ailem orada 4 sene kaldıktan sonra geri gelmişler. Fransız yönetimi vardı o zaman. 1939’da Türkiye Cumhuriyeti tebaası olduğumuzda köyün yarısı gitti.” Şimdi yaşlılıktan şikayet etsede Havadis Demirci, 2 yıl önce Beyrut’taki akrabalarını görmek için Suriye üzerinden geçerek bir gezi yapmış. Biz bahçede konuşurken Avadis Demirci’nin eşi Sarah geliyor. Avadis Demirci, Sarah ile30 yaşında evlenmiş. Sara Kapısu Köyü’nden gelin gelmiş. O zaman orası Ermeni köyüymüş, daha sonra Türkmenler yerleştirilince onlar Çevlik’e yerleşmiş. 5 çocukları olmuş, Kanada ve İstanbul’da yaşayan oğulları birer yıl arayla ölmüş. Üzgün bir şekilde “Allah verdi, Allah aldı” diyor. Çocuklarından biri ünlü ressamlardan Artin Demirci. 16 yıl çifçilikle uğraşan çift, eğitime büyük önem vermişler ve çocuklarını İstanbul’da Ermeni okulunda okutmuşlar. Türk ve müslüman köylülere karşı hiçbir ayrım yapmayan Demirci çiftinin gelinlerinden biri de müslüman bir bayanmış. Avadis Demirci ilerleyen yaşı nedeniyle gözünden akan yaşları mendiliyle silerken bile misafirlerine güler yüz dağıtıyor. “Biz bu toprakların çocuklarıyız. Burayı bırakıp nereye gidelim? Fransızlar buradan gittiğinde 25 yaşındaydım, bana gel dediler. Ben de onalara sömürge bir ülkede yaşayamayacağımı söyledim. Burada olmaktan hiç pişmanlık duymadım” diyor.

Vakıflı’nın içi, çevresi, sokakları, bahçeleri doğa ile kuşatılmış. Her yan rengarenk çiçeklerle, meyve ağaçlarıyla dolu. Uzanıp dalından koparsanız kimse birşey demeyecek. Yeşilin binbir rengi gibi kültürün ve dilin de farklı renklerini burada görüyorsunuz. Köyde Arapça, Türkçe ve Ermenice konuşuluyor. Hatta bazı yaşlı Ermeniler Fransızca da biliyor.

Vakıflı’da sınırlar kalkıyor, insanlar ortak lisanlarda buluşuyor. Barış ve toplumlararası hoşgörü o kadar uzak değil.

Ek Fotoğraf: Vasken Değirmentaş - Herman Koparan - Ayk Kadıyan
Vakıflı Köyü / Berç Kartun: (0326) 526 10 07

0 Comments:

Post a Comment