ARSUZ





Arsuz’u anlatmak ve yaşamak için baharın yaza dönen günlerinde orada olmalısınız. İskenderun’un bu sayfiye beldesinde hayat şehrin aksine ağır akıyor. Ama sadece sonbaharda ve kışın. Yazın nüfusu 40 bini geçen Arsuz, kışın sessizliğe gömülüyor ve yaz için hazırlanıyor. Rehberimiz Sibel KESKİN’in söylediği gibi: “Arsuz,
kışın yaprağını dökmüş ağaca benzer.” Yani, Arsuz’un bayramı yaza denk düşer.



Bir Akdeniz Tablosu
ARSUZ




İskenderun’un 32 km güneyinde, Akdeniz kıyısındaki bu tatil beldesi, gezenler üzerinde huzur ve güneşin sıcaklığıyla gelen yanık bir mutluluk hissi bırakıyor. Plajları ile turizmde adını duyuran Arsuz yemyeşil dağlarla, masmavi deniz ve gökyüzü arasında bir cennet adası gibi duruyor. Ortasından geçen Arsuz Çayı, Akdeniz’e süzülürken büyüyor Arsuz… Arsuz bir tatil beldesi olarak küçük olabilir fakat, renkli kültürüyle insanlarını tanımak için yıllarınızı vermeniz gerekebilir. Bir kültür mozaiği olan yöre, Hristiyan’ı, Müslüman’ı, Türk’ü Arap’ı ile birçok zenginliği içinde barındırıyor. Yöreye başka bir isim aransa herhalde, hoşgörü coğrafyası denirdi.

Antik dönemin bir liman kenti olan Arsuz, tarihte Rhous, Rhosopolis ve Port-panel adlarıyla yerini almıştır. İsmini ise Büyük İskender’in generallerinden birinin, sevdiği kadına verdiği gülden almış. Yörede gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılan heykeller, kolonlar, lahitler, mezar taşları, parfüm şişeleri ve seramik parçaları da bu gerçeği kanıtlıyor. Bu tarihi kalıntılardan en önemlisi Arsuz’a yaklaşık 8 km mesafedeki Konacık Köyü sahilinde bulunan liman kent kalıntılarıdır. Antik dönemden kalan bu liman kalıntılarına yöre halkı Sütunlu Liman adını vermiş. Sütunlu Liman’da Roma döneminden kalma seramik eserlerin yanısıra büyük ve geniş mermer sütunlar bulunmuş. Arsuz’un her yerinden tarih fışkırıyor. Yörenin kuzeybatısında açık alanda ve lojmanların bulunduğu kuzeydoğu tarafı tam bir mozaik bölgesi. Sıcak Akdeniz’in tadını çıkaracağınız sahiller boyunca Tere Kotalardan oluşan Nekrepol yer alıyor. Bu eserlerden başka Frank Kalesi de görülebilecek bir başka tarihi mekandır.

Ancak Arsuz’u gezerken tarihi eserlerinden çok, yaşam biçimlerine, insanlarına ve doğal güzelliğine ilgi duyacaksınız. İskenderun’dan Arsuz’a sahil boyunca dar bir yoldan ilerliyorsunuz. Yeni yapılmakta olan İskenderun-Arsuz yolu yarım kaldığı için geliş-gidiş trafiğinde sıkıntılar yaşanabiliyor. Ancak Arsuz’a yaklaştıkça sanayiden ve kirlilikten uzak bir sayfiye yöresine geldiğinizi hissediyorsunuz. Geniş yolları ve iki-üç katlı evleri ile ağaçlar arasındaki bu yerde, zaman mevsime göre akıyor. Yazlar hızla akarken, kışlar ağır ağır yaşanıyor. Beldenin geçimi genelde balıkçılık, narenciye ve yazın turizme dayanıyor. Bir de yurt dışında Almanya ve Arabistan’da çalışan işçilerinde yöreye önemli bir katkısı var.

VİLLALAR, SİTELER VE ARSUZ ÇAYI

Burası bir sayfiye yeri olduğu için, yerli halktan sonra burada yazlık villarını yapanlar önemli bir nüfusa sahip. Özellikle sarı papatyalarla çevrili Serintepe bölgesi lüks villalarıyla Akdeniz’e yükseklerden bakıyor. Arsuz’un mahallelerinde Akdeniz’e bakan siteler geniş yer tutuyor. 33 kilometrelik sahil şeridinde neredeyse bir kilometre aralıklarla siteler taş duvar gibi Akdeniz’e karşı yükseliyor. Ev sahipleri genelde bu gösterişli binaları yazları kullandığı için yaz ve kış nüfusu arasında büyük bir farklılık yaşanıyor. Bu dönemde sessiz ve sakin olan Arsuz’un yöre halkı Arsuz Çayı çevresindeki tarihi evlerde ve çevre mahallelerde oturuyor. Yaz dışında gelirseniz burada ağırlıklı olarak yöre halkıyla kaynaşma imkanı bulabilirsiniz. Pek az rastlansa da yöre halkının geleneksel kıyafeti erkekte şalvar, kurmalı şalvar, yemeni ve abadır. Kadınları ise başa bağlanan tarbuş, tülbent, beyaz başörtüsü, yemeni ve entaridir. Yöresel kıyafetleri her yerde göremeseniz de gelenek ve görenekler hala varlığını sürdürüyor.

Arsuz’un en yoğun ve turistik açıdan en ilgi çeken bölgesi, buranın merkezi diyebileceğimiz Uluçınar’dır. Uluçınar sahili boyunca evler birbirinin önünü kesmeyecek şekilde inşa edilmiş. Arsuz Çayı, üzerinden geçen köprü, meydan ve Arsuz Oteli ile karşımıza muhteşem bir Akdeniz tablosu çıkıyor. Arsuz meydanındaki otel gerek mimarisi gerekse geniş alanı ile Akdeniz’e uzanıyor. Arsuz Çayı’nın Akdeniz’e döküldüğü noktada bulunan Arsuz Oteli’nin hemen yanında klasik bir Arsuz evi var. Restore edilen bu iki katlı evin geniş bahçesinin yolu renkli çakıl taşlarıyla döşenmiş. Geniş mutfağı, yüksek tavanı ve beyaz boyası ile burası geniş mekan özlemini gideriyor. Burada yeni yapılmış binalar çok katlı. Ayrıca site şeklindeki yapılaşma daha yoğun görülüyor. Burada mahalleler sitelerden oluşuyor.

Arsuz meydanından sola doğru, Arsuz Çayı boyunca devam ettiğinizde Maryo Hana Kilisesi’ne ulaşırsınız. Ara bir sokakta olan bu kilise 1778 tarihinde inşa edilmiş. Kilise bahçesindeki mezarlık yörenin geçmişine de ışık tutuyor. Burada her yere hakim olan sessizlik sanki dinlenen ruhlara adanmış gibi... Arsuz inanç turizmi açısından önemli bir başka zenginliğe daha sahip: Hacıahmetli Köyü’nün biraz ilerisinde bulunan Meryem Ana Havuzu. Burada sadece Hristiyanlar için önemli merkezler yok. Aynı zamanda Müslümanlarca kutsal sayılan merkezlerde var. Üçgünlük ile Madenli mevkileri arasında bulunan Şıh Muhammed Garip Türbesi özellikle Kadir geceleri yoğun ziyaretçi akınına uğruyor.

EFSANELER YÖRESİ ARSUZ

Arsuz zengin bir tarihe ve kültüre sahip olur da efsaneleri olmaz mı. Efsaneler o yöre halkının şekillendirdiği bir başka gerçeklik değil mi. Hiç kuşkusuz Arsuz’un bugünde ziyaret edilmesini sağlayan en önemli efsane Meryem Ana efsanesidir. İnanışa göre Meryem Ana bu bölgeden geçerken, Hacı Ahmetli köyünün hemen bitişiğinde bulunan dağ kesimindeki bir göle girerek yıkanmış. Ancak, günahkar bir kadın burada banyo yaptığı için buradaki göl kurumuştur. Her yıl Ağustos ayında Meryem Ana’nın yıkandığına inanılan ve kutsal kabul edilen bu yeri birçok Hristiyan ziyaret ediyor.

Arsuz’un efsanelerinden biri Gülcihan efsanesidir. İnanışa göre, Mısır Kraliçesi Cleopatra sevgilisi Antonyus ile buluşmaya giderken Arsuz’da konaklar. Cleopatra’nın siyatik rahatsızlığını tedavi edecek en iyi yeri aratan Antonyus, sonunda bu derdin çaresini Gülcihan denen yerde bulur. Antonyus’un ısrarı ile Cleopatra bir süre Gülcihan’a yerleşmeyi kabul eder ve her tarafa onun için gül fidanları dikilir. 400 gemi kum getirilerek bölge gül bahçeleri halini alır ve burada Cleopatra iyileşir. Burası Antonyus ile Cleopatranın aşkının mekanıdır. Bölge adını da buraya dikilen güllerden almıştır. Arsuz kışın yaprağını dökmüş ağaca benziyor belki ama yazın hayat burada akıyor. Dinlenmek ve tatilin keyfini çıkarmak için tek yapmanız gereken buraya gelmek. Her yıl Ağustos ayında gerçekleştirilen Geleneksel Uluslararası Arsuz Kültür ve Sanat Festivali size müzik ve eğlence dolu günler sunuyor. Yazın güneş yükselirken ve batarken, geceleri de yıldızlı semalarda müzik ve dans.

TURUNÇ ve PORTAKAL ÇİÇEKLERİNDEN ÇİÇEK ÖZÜ SUYU

Çiçek suyu, yöre halkının turunç çiçeğinden yaptıkları ilginç bir tat. Yemeklere tat katan bu ekşi suyun hazırlanması bir hayli zaman ve emek alıyor. Bir Arsuzlu kadının evine konuk olduğumuzda nasıl yapıldığını görüyoruz. Turunç çiçeği kaynayan suyun üzerindeki bir bölümde, suyla hiç temas etmeden, buharla damla damla şişeye özünü bırakıyor. Aynı rakının damıtılması gibi yapılıyor bu işlemler. Bir kazandan 4 şişe çiçek suyu çıkarılabiliyor. Sonuçta ortaya çıkan çiçek suyu sağlık ve lezzet kaynağı olarak yemeklere ekleniyor.




TÜRKİYE’NİN TEK HRİSTİYAN BELEDİYE BAŞKANI FUAT SÜME

Arsuz’un diğer bir önemli özelliği de çok renkli kültürünü yansıtan belediye yönetimi. Türkiye’nin tek Hıristiyan Belediye Başkanı Fuat Süme, 2004 yılından bu yana ekibiyle birlikte Arsuz’lular için çalışıyor. 1966 yılında İskenderun’da dünyaya gelen Fuat Süme’nin ailesi de Arsuzlu. Dolayısıyla Arsuzlular’ı anlıyor, onların dilinden konuşuyor.

1989 yılında Ziraat Fakültesi’nden mezun olan Arsuz Belediye Başkanı Fuat Süme, aynı zamanda Türkiye’nin tek gayrimüslim belediye başkanı olarak da öne çıkıyor. “Buraya ecdadım 1574 yılında gelmiş. Arsuz Kasabası’nı kuranlar benim ecdadımdır” diyen Süme, Arsuzlular’la aynı toprakların insanı olarak yakın bir ilişki içinde. Arsuz’u ise şöyle dile getiriyor: “Neredeyse bütün güney sahillerimizi gezdim ama Arsuz’un ayrı bir yeri var. Hem Arsuz Çayı’nın Akdeniz’le birleştiği yerde olması, hem de dağın çok yakın olması gibi bütün doğal unsurlar bir arada. Havası insanları dinlendirir. Arsuz da her şeyi aynı anda bulabilirsiniz. Memurlar buraya ilk gelişlerinde sürgün geldik diye bakarlar. Bir deyim vardır; ‘Buraya gelirken ağlarlar ama giderken de ağlarlar’”.
Fuat Süme, yönetim anlayışını ve son birkaç yılda Arsuz’da tanıtıma verilen ağırlığı şöyle anlatıyor: “Belediyenin görevi sadece
yol yapmak, çöp toplamak değildir. Belediye Kanunu sınırlarımız içindeki vatandaşlarımızın tüm sorunlarıyla ilgileneceğimizi belirtir. İlk günden bu yana vatandaşların altyapı ihtiyaçlarının yanısıra, kültür, sağlık ve diğer ihtiyaçlarına da yanıt veriyoruz. Orjinal İtalyan operasını Arsuz’a getirdik ve plajda dinledik. Çocuk tiyatroları, sergiler, konferanslar düzenledik. En çok kişinin katıldığı konser rekorunu denedik. Geleneksel hale getirmeyi amaçladığımız festivalimizi geçen yıl düzenlemeye başladık. Önemli olan Arsuz’un tanıtımıdır. Guinnes Rekor denemesini bu amaçla gerçekleştirdik. Rekor kırdığımızda BBC’de haber olduk ve geçen günlerde de rekorlar kitabına girdiğimiz için sertifikamızı aldık. Yani, resmi olarak Türkiye’nin 20. rekoru Arsuz’da. Yeni rekor denememiz en uzun dans olacak”.

Fuat Süme, beldenin turizm potansiyeli ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Arsuz’un Meryem Ananın yıkandığı varsayılan Seydi’siyle, Cleopatra’nın gemilerinin yanaştığı limanıyla, kral mezarlarıyla, 1778’de yapılan ve yapısı hiç bozulmadan muhafaza edilen tarihi kilisesiyle, 2 cm kazsan mozaik çıkan toprağının altındaki hazinesiyle tanınması düşünü kurdum. Tarihi, doğası, denizi, dört mevsim güneşi ile turizm geleceği parlak Arsuz’umuza yapılacak yatırımlarla ülkemizin sayılı turistik yerlerinden biri olmaması için hiçbir neden yoktur. Şu anda Arsuz ve çevresinin 2 bin yatak kapasitesi var. Bu kapasiteyi ne kadar geliştirirsek, Antakya’ya gelen turistlerin konaklama ihtiyaçlarına o kadar çok yanıt verebiliriz”.

Arsuz Belediyesi: (0326) 643 33 34
Arsuz Oteli: (0326) 643 24 44

0 Comments:

Post a Comment