ISKENDERUN






İpekyolu'nun Limanlar Şehri
İSKENDERUN








Amanos Dağları’nın eteklerindeki ovayla Akdeniz arasında yükselen İskenderun, tarihinin ve coğrafyasının getirdiği zenginlikleri harmanlayarak yarınlara uzanıyor. Limanlar şehri İskenderun, denizi ve İpekyolu’nu buluşturduğu gibi günümüzde de doğayla turizmi buluşturuyor.



Tarihi çok daha öncelere dayansa da İskenderun’un önemi hiç kuşkusuz Büyük İskender’in burayı tekrar kurmasıyla başlar. Milattan önce 333 yılında Asya seferine çıkan Büyük İskender’in İran Kralı III. Darius’u Issos yakınlarında yenmesi üzerine kurduğu şehrin o zamanki adı Alexandretta’dır. Daha sonra İskenderun birçok ülkenin hakimiyetine girmiş. İranlıların istilası ile yıkılan kalesi Abbasiler döneminde yeniden inşa edilir. Batı ile Doğu’nun Ortaçağ savaşları olan Haçlı Seferleri döneminde İskenderun sürekli el değiştirir. 16. yüzyıldan sonra Osmanlı hakimiyetine giren İskenderun bu dönemden sonra hızla büyümeye devam eder. İskenderun, coğrafi konumu ile hem ticari hem de askeri anlamda stratejik öneme sahiptir. Akdeniz ticareti ve Doğu seferleri için burası önemli liman şehridir. 1872 depremiyle büyük hasar gören İskenderun, imar edilerek demiryoluna da kavuşmuş. 1912 yılında da Bağdat hattına bağlı olarak Toprakkale-İskenderun hattı açılmış ve İskenderun’un Anadolu ile ulaşımı kolaylaşmıştır. İşgal yıllarında burayı Fransızlar işgal eder ve daha sonra Ankara Anlaşması ile Hatay’a bağlı sancak olur. Hatay anavatana katılınca İskenderun’da sınırlarımız içine dahil edilir. Türk askeri 5 Temmuz 1939’da İskenderun’a girer. Bu tarih İskenderun’un Kurtuluş Günü olarak kutlanıyor. Kısaca, İpekyolu’nun Akdenize açılan son durağı olan İskenderun liman şehrinin ötesinde anlam ve önem taşıyor.

İskenderun’u tanımak için bu kısa tarihçeyi bilmek önemli. Çünkü İskenderun, güneyde çizgi gibi uzanan coğrafi konumuyla nasıl önemli hale geldiği bu tarihte gizli. İskenderun bugün geçmişini unutmadan gelişme yönünde ilerliyor. İskenderun aynı zamanda hayır işleri için uğraşan derneklerinin çokluğu ile de önemli başarılara imza atıyor. İlçenin önde gelen işadamları, öğretmenleri, doktorları mesleklerinden kazandıklarını ilçenin güzelleşmesi ve zor durumda olan İskenderunlular için seferber etmişler.

HIZLA BÜYÜYEN BİR KENT:
İSKENDERUN

İskenderun, Hatay’ın yoğun göç alan en büyük ilçesi. 743 km2 büyüklüğündeki ilçede, merkez ve köylerde toplam 300 bin nüfus yaşıyor. Nüfusu hızla artan İskenderun da, Türkiye’nin bütün kültürel renklerini bir arada görmek mümkün. Arap’ı, Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si burada yoğun bir etkileşim ve barış içinde yaşıyor. Nüfusun büyüklüğü aynı zamanda eğitim hayatının da gelişmesine neden olmuş. İlçede ilk ve ortaöğretim yapılan toplam 128 okul ve 64 bin 772 öğrenci bulunuyor. İskenderun’un hızla büyümesinde en önemli etken belki de buradaki sanayi yatırımlarıdır. Demir çelikten, petrol işleme tesislerine kadar birçok büyük sanayi tesisisi İskenderun sahili boyunca uzanıyor. İskenderun’da sanayi ve askeri bölgeler - kışlalar yanyana uzanıyor. Bu kışlalar, askerlere denizcilik eğitiminin verildiği en büyük merkezlerden biri. Bu nedenle, bu alanlar doğal bitki örtüsü ve ormanlık alanlar bakımından güzelliğini koruyor. İskenderun hala önemli bir liman ve limanlar şehri. Burada TCDD Limanı, İDÇ Limanı, Ekinciler İskelesi, Sarıseki İskelesi, Yazıcılar İskelesi, Petrol Ofisi İskelesi, SASA İskelesi ve Çekisan İskelesi bulunuyor. Önemli ticari ürünler bu limanlardan dünyaya taşınıyor.

Şehrin, belediye meydanı oldukça güzel düzenlenmiş. Sırtını Akdeniz’e dönmüş, İskenderun’u işaret eden Atatürk heykeli ile meydan gençlerin uğrak yeri. Özellikle güneşli güzel günlerde meydan ve büyük kayalarla doldurulmuş sahil şeridi sevgililerin buluştuğu bir mekan. Meydanın önünden geçen ve tüm sahili kaplayan Atatürk Bulvarı palmiye ağaçlarıyla süslenmiş. Şehrin ana caddeleri yüksek ve modern binalarla çevrilmiş. Hatay’ın hiçbir ilçesinde olmayacak kadar hızlı bir hayat akıyor burada. Meydanın karşısında yer alan Adliye Sarayı mimarisi ile görenlerin dikkatini çekiyor.

İskenderun merkezde tarihi yapılar olarak sayabileceğimiz pek az şey kalmış. Eski liman ve duvar kalıntılarının yanısıra, şehir merkezinde Catoni Acentası binasının bahçesinde Ortaçağ Skabias Liman kalıntısı ve savunma kalesi bulunuyor. Şehit Pamir Caddesi’nde bulunan Karasun Manuk Ermeni Kilisesi de 1872 yılında yapılmış. Diğer yandan İskenderun’un çevresi görülmeye değer tarihi eserlere sahip. İskenderun’dan Payas’a giderken hemen fark edemeyeceğiniz tarihi bir yapı bulunuyor: Yunus Sütunu. Bu yapı aslında tarihi İskenderun kentinin giriş kapısından geriye kalan bir parçadır. Ancak yöre halkı buranın, Yunus Peygamberin, yunus balığının karnından karaya çıktığı yer olduğuna inanıyor.

PAYAS’TA OSMANLI VE HAÇLI ESERLERİ

İskenderun’dan 22 km uzaklıktaki Payas’a geldiğinizde birkaç tarihi eseri bir arada görmeniz mümkün. Payas sahiline yöneldiğinizde Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi’ne gidebilirsiniz. Kervansaray, hamam, medrese, cami ve bedestenden oluşan külliye gezenlere Osmanlı dönemi mimarisinin ihtişamını gösteriyor. Bu kompleks bina 16. yüzyılda yükselme döneminin son sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’nın emri ile Mimar Sinan tarafından yapılmış. Kapalıçarşı 1970’lere kadar kullanılmış. İçinde küçük camekanlı dükkanlar varmış. İçerisi ışık alsın diye iç yol oldukça geniş tutulmuş. Zamanında kervansaray, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Hindistan ve Çin’in baharat, ipek kumaş, büyük ve küçük baş hayvanların, kervanların gelip konakladığı bir yermiş. Büyük bir avlusu bulunan külliyenin birbirine eklenmiş yapıları görkemli kapılarla birbirine bağlanmış. Avludan odalara, kilerden çarşıya, oradan camiye girebiliyorsunuz. Sarı Selim Cami iç avlusu, çeşmesi ve korunan mimarisi ile ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Külliyenin bir parçası gibi duran ancak ondan yüzlerce yıl eski olan bir başka yapı daha var burada: Payas Kalesi. Çevresi hendekle çevrili olan kale iç içe geçmiş iki binadan oluşuyor. İç avluda bazı bina kalıntıları bulunuyor. Aslında Haçlılar tarafından yapılan kale daha sonra Osmanlılar döneminde restore edilmiş. Sekiz kuleli bu kale Osmanlılar döneminde tutukevi olarak kullanılmış. Hatta Namık Kemal, bu kaledeki zindanlardan birinde hapis bile yatmış. Payas Kalesi’nden daha aşağıda deniz kenarında Cin Kulesi de bulunuyor. Kare planlı gözetleme kulesinin Cenevizliler ya da Haçlılar tarafından yaptırıldığı sanılıyor. İskenderun limanlar şehri olduğu kadar aynı zamanda kaleler şehridir. Payas Kalesi’nden başka, Kırıkhan ile İskenderun arasındaki Şalen Kalesi, İskenderun Anadana karayolu üzerindeki Sarıseki Kalesi ve İskenderun Antakya karayolu üzerindeki Bakras Kalesi de bu ilçenin sınırları içinde. İssos Harabeleri ise Dörtyol ile Erzin (Yeşilkent) arasında bulunuyor. Burası İran İmparatoru III. Darius ile Büyük İskender’in savaştığı yerdir. Bu antik İran şehrinden günümüze su depoları, su kemerleri, mabet kalıntıları kalmış.

Domuz Burnu’nun güneyinde Frank Limanı, Belen ilçesinde Yavuz Sultan Selim Kervansarayı, Dörtyol’un güneydoğusunda Mancınık Kilisesi, han ve hamamlar İskenderun çevresindeki diğer tarihi yapılar arasında yer alıyor. İskenderun, Akdeniz ikliminin en güzel coğrafyalarından birini oluşturuyor. Bu doğal güzellikleri görmeden dönmemenizi tavsiye ederiz.

DOĞAL GÜZELLİKLER, YAYLALAR VE SAHİLLER

Amanos Dağları arasında ve Akdeniz sahilinde birçok güzel mekan yazın ziyaretçilerle dolup taşıyor. İskenderun-Belen arasındaki (İskenderun-Antakya karayolunun 10. km) Sarımazı, çamlık ağaç yapısı ve deniz manzarası ile önemli bir dinlenme alanı. Burada turistik lokantalar, oteller ve sosyal tesisler bulunuyor. Diğer adı Soğukoluk olan Güzelyayla, Sarımazı’dan 8 km (İskenderun ilçe merkezinden 18 km) uzaklıkta. İskenderun Körfezi’ne hakim olan bu yer aslında geniş ve serin bir yayla. Pansiyon tipi evler, günübirlik gezmeler için oturma yerleri, kamp ve piknik alanları ile burada dinlenip spor yapabilirsiniz. İskenderun’a 14 km uzaklıktaki Nergizlik bir başka mesire yeri. Suyu, manzarası ve havası ile ünlü bu yer, çam ve meyve bahçelerinin arasında köy evlerinin bulunduğu otantik bir mekan. İskenderun’un en önemli turistik beldesi Arsuz’u size birkaç satırla değil uzun uzun anlatmak istiyoruz. Bunun için gelecek sayımızda Arsuz’a detaylı olarak yer vereceğiz.

TADINA DOYULMAZ LEZZETLER

İskenderun hem doğunun ve batının, hem de balığın ve tahılın binbir türünü bir araya getiren lezzetleri baharat tadında sunuyor. Etin ve sebzelerin harmanlanması ile yapılan Arap kebabı, etli aşurun yanısıra, bulgur, zeytinyağı, soğan ve baharatlarla yapılan şalgam turşusu ile sunulan çoban aşı, tuzlu yoğurtlu kabak dolması İskenderun’da tadabileceğiniz yemekler arasında. Testi peyniri ve bakla ezmesi ise soğuk mezeler arasında bulunuyor. İskenderun’a özgü hamur işlerini tatmadan sakın ayrılmayın. Katıklı ekmek, kaytaz böreği, zahter Halilli, müşebbek ve kömbe tadılabilir. İskenderun Belediye Binası’nın hemen arka sokağında bulunan Küçük Kervan Kebap Salonu, geniş ve rahat mekan düzenlemesi ile buraya özgü lezzetleri tadabileceğiniz hoş bir ortam sunuyor. Burada muhammara, çökelek salatası, humus, babağannuç (patlıcan salatası), süzme yoğurt da masalarda yerini alıyor. 1969 yılında açılan Küçük Kervan, daha önce geleneksel bir binada dar bir alanda hizmet veriyormuş. 1996 yılında bugünkü yerine taşınarak müşterilerine daha iyi hizmet sunmaya başlamış.

Ek Fotoğraflar: Ramazan KANAT
Küçük Kervan Kebap Salonu: (0326) 614 47 46
Haber: Engin BUZ

0 Comments:

Post a Comment